DİKKAT EKSİKLİĞİ
Dikkat eksikliği; kişinin yaşına, bulunduğu sosyo-kültürel duruma göre konsantre olmada güçlük çekme, dikkati sürdürememe ve dış etkenlerle çabuk dağılma, unutkanlık, dalgınlık, dağınıklık ve dikkat, sabır istenen işlerden sıkılma, kaçınma davranışı göstermektir.Dikkat eksikliği olan çocuklar her yaş grubuna göre farklı şekilde gözlemlenir.
HİPERAKTİVİTE
Hiperaktivite; kişinin yaşına ve bulunduğu sosyo kültürel yapıya göre çok hareketli, çok konuşan, sabırsız, aceleci, yerinde duramayan bir durumun sergilenmesidir. Hiperaktivite, çocuğun yaşına ve gelişim düzeyine uygun olmayan aşırı hareketlilik, dürtüsellik (ataklık) ve dikkat eksikliği belirtileri olan bir bozukluktur. Başlangıç yaşı 3-4 olarak gösterilse de belirtiler daha küçük yaşlarda da izlenebilir. Çocuklarda plansızlık ve aşırı hareketlilik şeklinde açığa çıkan, dürtüsel bir bozukluktur.
DİSLEKSİ-DİSGRAFİ
Disleksi: Kişinin normal veya üstün zeka düzeyinde olmasına rağmen okuma, yazma ve dil becerilerinde problem yaşamasına sebep olan özel öğrenme bozukluğudur. Genellikle okuma bozukluğu şeklinde gözlemlenen disleksi, dikkat ve hafızayı da etkilemektedir. Disleksi de denen okuma bozukluğunda, okurken atlama, anlamı bozma, harf – ses uyumu bozukluğu, hızlı okuyamama, harflerin ya da hecelerin yerini değiştirme, heceleme ya da anlamama gibi birtakım bozukluklar görülür.
Disgrafi denen yazma ya da yazılı anlatım bozukluğunda yazım hataları, okunaksız ve düzensiz el yazısı , bazı harf, rakam ve sözcükleri ters yazma,b-d, m-n, ı-i, d-t, g-ğ, g-y gibi harfleri karıştırma, sözcükler arasında boşluk bırakmadan ya da sözcüğü birkaç parçaya bölerek yazma gibi bozuklulara rastlanır. Öğrenme bozukluklarından biri olan disgrafi, yazı yazamama durumudur. Ancak bu durum çocukta zeka geriliği veya ciddi gelişim bozukluğu olduğu anlamına gelmez.
DİSKALKULİ-DİSPRASKİ
Diskalkuli diye de bilinen aritmetik bozukluktaysa, matematik terimlerini, kavramları anlayamama, sayı ve sembolleri tanıyamama, gerekli sembolleri kullanma, eldeü sayıları toplamayı unutma, çarpım tablosunu öğrenmede sınıf arkadaşlarına göre çok geri kalma, problem çözümünde İzlenecek adımlara karar verememe biçiminde kendisini gösteren bozukluklarla karşılaşılır. Diskalkuli “matematiksel ilişkileri anlama, yazma ve hesaplamada, sayısal sembolleri tanıma, kullanma ve yazmada bozukluk ya da eksiklik” (Beachman, 2003) olarak tanımlanır.
Dispraksi, çocuğun zeka seviyesiyle bağlı olmaksızın motor hareketleri karşısında yaşadığı güçlük olarak tanımlanmaktadır. Dispraksi problemi bulunan çocuklar normal veya üstün zeka seviyesine sahip olabilirler. Dispraksi, tek başına görülebileceği gibi dil sorunları, beceriksizlik, algı ve düşünme sorunları ile birlikte de görülebilir. Hareket ve koordinasyon eksiliği olarak tanımlanan dispraksi, planlama yapma, grup oyunlarına katılma ve problemler karşısında çözüm üretme gibi durumlarda çocuğun zorlanmasına neden olur. Dispraksi probleminin zeka seviyesinden bağımsız olduğu ifade edilirken bu problemin öğrenme güçlüğüne yol açabileceği belirtilmektedir.
TEMBELLİK-İSTEKSİZLİK
Tembelliğin belirtileri; hatalar yapma, bazı şeyleri erteleme, işe geç gelme, izinsiz olarak ya da hastalık nedeniyle işe gelmeme, işi bırakma eğilimi, ilişkilerde bozulma, hizmet verilen kişilere karşı alaycı tavır sergileme ve başka şeylerle vakit geçirmedir. Tembellik sadece hareketsizlik değil aynı zamanda üretime yönelik motivasyonsuzluktur.
UNUTKANLIK
Pek çok insanın hayatını olumsuz yönde etkileyen ve kişinin günlük işlerinde kısıtlılığa yol açan unutkanlık, günlük yaşamda çok kişinin karşılaştığı ve zaman zaman can sıkıcı olabilen bir problemdir.
STRES-KAYGI
Stres, kişinin algıladığı her hangi bir tehdit ile fiziksel ve duygusal olarak başa çıkamaması nedeniyle oluşan ve günlük hayatını genellikle olumsuz etkileyen gerilimli bir süreçtir. Tehdit altında olduğunuzu hissettiğinizde sinir sisteminiz vücudunuzu uyandıran bir stres hormonu salgılar ve bunun sonucunda kan basıncınız yükselir, kalbiniz hızlanır, kaslarınız sıkılır ve duyularınız keskinleşir. Bu şekilde fiziksel gücünüz ve dayanıklılığınız artar ve karşınızdaki soruna odaklanabilir ve daha hızlı tepki verebilirsiniz.
Kaygı; insanın hayatını tehdit eden olaylar karşısında doğal olarak hissedilen ve tehlikelerden korunmak için önlem alınmasını sağlayan, insanın hayatta kalması için oldukça önemli, doğal bir duygu durumudur. Rahatsızlık verici olmakla birlikte kaygı bedenimizde bulunan alarm sisteminin aktive olmasına bağlıdır. Kaygı kişinin korku verici veya tehdit edici bir duruma karşı karşı vermiş olduğu ruhsal ve bedensel bir tepkidir.
DUYGU KONTROLÜ
Duyguları fark etmek, gözlemlemek ve yapılabildiği oranda onları kontrol altına alıp yönlendirmektir. Duygu kontrolü faydalı duygu akışlarından yüksek verim almak, zararlı duygu akışlarından korunmak ve onları da faydalı hale, faydalanılabilir hale getirmektir.
ALGI PROBLEMLERİ
Bir çocuğun zekası normal yada normal üstü olmasına rağmen, dinleme, düşünme, anlama, kendini ifade etme, okuma yazma ve matematik becerilerinde yaşıtlarına ve zekasına oranla düşük başarı göstermesi, çocukta algı bozukluğu olduğunu göstermektedir.
SOSYAL UYUM PROBLEMLERİ
Gelişim evrelerinin getirdiği doğal zorluklara yakın çevrenin olumsuz etkileri katıldığında çocukta bunlara tepki olarak çoğunlukla duygusal düzeyde görülen olumsuz tepkilere uyum bozuklukları denir. Kendi yaş ve gelişim düzeyine göre karmaşık duygular içine giren çocukta bir süre sonra davranış bozukluğuna bağlı olarak çevreye uyum problemleri oluşabilir.
KONSANTRASYON PROBLEMLERİ
Konsantrasyon, süresi kişiden kişiye değişebilen, ilgisine, beğenisine kısacası yaptığı işe göre de değişiklik gösterebilen, kişinin bir konu üzerinde zihinsel olarak belli bir süre odaklanabilmesidir. Dikkati toparlama ve sürdürme (odaklanmak) konusunda çeşitli güçlükler yaşanması durumunda konsantrasyon bozuklukları meydana gelir.
ÖFKE VE DÜRTÜ KONTROL PROBLEMLERİ
Öfke, hoşnut olunmayan durumlara karşı verilen temel duygulardan biridir. Bu tür olaylara uygun tepkiler verildiğinde, öfke gayet sağlıklı bir duygudur. Bu tepkileri kontrol edemediğimiz takdirde kendimize zarar verebiliriz veya sosyal ilişkilerimizi yıkıma uğratabiliriz. Genellikle birikmiş stres ve öfke semptomları sonucunda ortaya çıkabilen öfke kontrol bozukluğu rahatsızlığı yine diğer birçok psikiyatri rahatsızlıklarında olduğu gibi başta bireye olmak üzere çevresinde yer alan diğer bireylere de birçok yönden zararlar verebilmeye neden olabilmektedir.
Dürtü, bireyi eyleme iten, bedenden, duygulanımdan veya dış etmenlerden kaynaklanan gerilim yaratan bir uyarandır. Bir dürtüyü bozukluk yapan durum ise o dürtüye ve onu gerçekleştirmeye engel olunamaması durumudur. Dürtü kontrol problemleri olan bir bireyde kendine ya da başkalarına zararlı olduğunu bildiği halde dürtülerine karşı koyamama ve davranışlarını engelleyememe durumu vardır.
MUHAKEME VE YARGILAMA PROBLEMLERİ
Yargılama ve muhakeme; kişinin verileri mantıklı bir neden sonuç veya ilgililik ilişkisi içerisinde bir araya getirebilme yeteneğidir. Herhangi bir sebeple bunu gerçekleştiremeyen bireylerde yargılama problemleri varlığını göstermiş anlamına gelir.
NEUROFEEDBACK NEDİR?
Neurofeedback, kişinin kendi beyin aktivitesinden seçilen ve normalde algılanamayan parametlerinin kendisine görünür hale getirildiği bilgisayar destekli bir eğitim yöntemidir. Bir monitör ve ses sistemi ile beyne o an itibariyle ne yaptığı gösterilir(geribildirim). Bu geribildirim sayesinde, hastalar/danışanlar kendi beyin aktivitesini daha iyi düzenlemeyi öğrenirler. Pek çok hastalık, bozukluk veya istenmeyen davranış kalıpları beyin aktivitesinin bozulmasına bağlıdır. Neurofeedback sayesinde kişiler bu bozukluk ve düzensizlikleri daha iyi telafi etmeyi ve daha fazla işlevselllik sağlamayı öğrenebilmektedirler.
Feedback Yani Geribildirim;
İnsanlar, amaçlanan ve elde edilen başarı arasında geri bildirime sahip iseler, beyin fonksiyonu ile ilgili hemen her şeyi öğrenebilirler. Örneğin, eğik pozisyonun ne olduğunu hissedemezsek bisiklet sürmeyi öğrenemeyiz. Bu örnekte amaç düz bir şekilde bisikleti sürmek ve o anki pozisyonumuzda başarımız hakkındaki geribildirimdir. Ancak, vücut ve zihnimizin birçok fonksiyonlarını doğrudan hissedemeyiz, bilinçli olarak etki edemeyiz. Bu tip fonksiyonlar otomatik olarak kontrol edilmektedirler. Böyle bir fonksiyonun yeterince iyi olmadığı hatta tümden başarısız olduğu durumlarda, uygun olarak tanımlanmış bir hedefin eksikliği yüzünden de onu terbiye etmek çok zorlaşır. İşte tam burada bio geribildirim (biofeedback) devreye girmektedir. Bio geri bildirim kişiye sağladığı bilgilerle iyileşmenin hedeflerini en kısa yoldan açıklar. Bio geri bildirim (biofeedback) ile, eğitilmesi gereken parametreler uygun cihazlarla ölçülür ve müsait olan duyulara gösterilir. Genel olarak görsel ve akustik (işitsel) geri bildirim sinyalleri kullanılır.
İnkontinansı (bel gevşekliği) örnek olarak Büzücü kasın güvenilir bir şekilde çalışmadığı durumda, daha iyi çalışması için egzersiz yapılabilir. Bunu iki sebebi vardır; birincisi büzücü kasın hissedilebilir olması ve ikincisi de istenildiğinde kontrol altına alınabilmesidir. Ancak burada, büzücü kasın ne durumda olduğu ölçülerek kişiye gösterilebilseydi, eğitim bir anda daha etkin ve verimli olacaktı. Bu iki durum arasındaki tek fark performans geri bildiriminin kullanılabilirliğidir.
Neuro Yani Sinirsel;
Şimdi bunu, geri bildirimle ilgili bilgileri beyin fonksiyonlarına nasıl uygulayabileceğimize bakalım. Birçok durumda beyin fonksiyonlarımızı doğrudan göremeyiz ve de istediğimiz şekilde kontrol altına alamayız. Depresyon halimizin orada mevcut olup olmadığı konusunda bilgimiz vardır ancak doğrudan onu etkilemeyi bekleyemeyiz. Burada biofeedback devreye girebilir. Çünkü aynı geri bildirim prensipleri beyne de uygulanabilmektedir. Gerçekte bu o kadar da tuhaf değildir. Sonuçta inkontinans egzersizleri durumunda bile kişi beyin fonksiyonlarını eğitmektedir, sadece kas sistemini değil. Ancak beyin fonksiyonlarını doğrudan eğitebilmek için de “beynin hareket tarzını/tutum ve davranışını” görünür kılmak gerekir. Burası EEG’nin (elektroensofalogram) devreye girdiği yerdir. EEG bize beynin devam etmekte olan fonskiyonlarıyla ilgili çok basit bir şekilde ve doğrudan bilgiler sağlar. Kafa derimiz üzerinden elde edilen bir voltun (Hz) milyonda biri büyüklüğündeki beyin sinyalleri, koca bir ofis binası dışına koyulan bir mikrofona benzese de, elde edilen bilgi beyni veya beynin bölümlerini geri bildirim döngüsüne sokmak için yeterlidir. Dikkat konusunu örnek olarak ele alalım: Bir öğrencinin dikkatli olup olmadığı okul sisteminde ortaya çıkacaktır. Böyle bir geri bildirim ise, etkili olamayacak kadar gecikmiş olur. Oysa EEG ile çok kısa dikkatsizlik sapmaları bile anında tetkik edilir ve raporlanarak geri bildirilir. Bir seans süresince iki bin sefere kadar hem de. Bunu sonucundaysa beyinde ve beyin tarafından dikkatin sürdürülebilmesi için gereken yapılmaya başlanır.
Neurofeedback ile amaçlanan beyne uygun bir safhaya erişmeyi ve bu hali devam ettirebilmeyi öğretmektir. Örneğin düzenli bir uyku hali, çalışma hali, dikkat hali, fizyolojik ve psikolojik denge hali vs. Bunu başardığımızda beynimizin kendi kendini düzenleme/düzeltme (self regülasyon) kapasitesini arttırdığımızı ve bunu da neuorfeedback yardımı ile yaptığımızı söyleyebiliriz. Ofis binası konusun geri dönersek: Yüzlerce kişinin çalıştığı ofis binasının patronu insanların çok yüksek sesle konuşup koşuşturduğundan ve çok fazla gürültü olduğundan şikayet ederse, birisi binanın dışına mikrofon yerleştirerek gürültüsü seviyesini ölçebilir ve gürültü her azaldığında bina içindeki ses siteminden enfes bir klasik müzik vermeye başlayabilir. Bir süre sonra insanlar daha sessiz olmaya alışacak ve bunu eğitimden sonra bir süre devam ettirecektir. Neticede tabii ki eğitimin etkisinin sönme durumu olabilir. Dolayısıyla da birisi çıkıp şu soruyu sorabilir: Sinirsel geri bildirimin de sönme/yok olma problemi olabilir mi?
Kısaca cevap verirsek, HAYIR! Olursa da bu çok ender bir durumdur. Çünkü eğitimimiz sırasında daha iyi beyin fonksiyonları oluşmuş bulunmaktadır. Beyin neden bundan vazgeçsin ki? Yaşamın kendisi meydana gelmiş olan öğrenimi pekiştirerek uzun bir dönem ayakta tutmaktadır. Gerçekte beynin bu yeni kapasitelerini daha da fazlasına sahip olmak için kullanacağı ve sonuç olarak da kişinin eğitimin sonundaki durumundan çok daha iyi bir şekilde işlevlerini yerine getireceği daha olası bir durumdur.
NEUROFEEDBACK NE İÇİN FAYDALIDIR?
Neurofeedback çeşitli durumlarda yardımcı olabilmektedir,
örneğin:
- Anksiyete
- Dikkat eksiklikleri (DEB/DEHB)
- Otizm
- Depresyon
- Migren
- Sejürler
- Bazı uyku bozuklukları
Neurofeedback ayrıca aşağıdaki çocukluktaki uykuya bağlı problemlerde de etkili olabilmektedir:
- Yatak ıslatma
- Kabuslar
- Bağırarak uyanma (gece terörü)
- Uykuda yürüme
Diş gıcırdatma
Birkaç yıldan beri psikiyatrik hastalıkların tüm yelpazesinde neurofeedback uygulaması çalışmalarına devam edilmekte ve ortaya şaşırtıcı sonuçlar çıkmaktadır. Belirli rahatsızlıklar için ilaç almak zorunda olan hastalarda, neurofeedback tedavisi sayesinda ilaçları azaltmak ve hatta ilaç alımını tamamıyle durdurma ihtiyacı yaşanmaktadır. Neurofeedback’in herşeye çare olamayacağını ve her zaman da ilacın yerini tutamayacağını belirtmek isteriz. Tıbbi uygulamaların yanısıra neurofeedback derin gevşeme ve meditasyon için de başarıyla kullanılmaktadır.
Kendi alanlarında halihazırda yüksek performans gösteren insanların bile daha iyi olmak ve performanslarını en üst seviyeye taşımak (peak performans eğitimi) amacıyla neurofeedback eğitimi aldıklarına daha sık rastlamaktayız (müzisyenler, sporcular, yöneticiler).
Yaşlılarda düzenli neurofeedback eğitimi muhtemelen daha iyi beyin fonksiyonlarını desteklemektedir. Beynin mevcut durumundan bağımsız olarak hemen her beyin fonksiyonlarını daha iyi yapabilmek için eğitilebilmektedir.
NEUROFEEDNACK UYGULAMASININ YAN ETKİLERİ
Biofeedback terapisi dikkatsiz ve/veya deneyimsiz uygulayıcılar tarafından yapıldığında ajitasyon(heyecan), anksiyete, uyku hali, belirsizlik hali, gerçeklerden kopukluk hissi ve uyku düzensizliği gibi istenmeyen etkilere neden olabilir. Bu yan etkiler uygunsuz eğitim kesildiğinde derhal sona erecektir. Migren, inme, felç, sejür bozukluğu veya bipolar bozukluk gibi belirli koşullarda tanısı ile gelen kişilerde uygun olmayan uygulama kullanıldığı zaman geçici olarak semptomlarda artış yaşanabilmektedir. Bu nedenle neurofeedback sadece eğitimli profesyoneller tarafından yapılmalıdır.
NEUROFEEDBACK TARİHÇE
Neurofeedback Los Angeles, California Üniversitesi’nde kedilerle yapılan çalışmalar sırasında, 30 yıldan fazla bir süre önce keşfedildi. O zamandan beri de sürekli artan sayıda araştırmacılar, terapistler ve mühendisler yazılım, donanım ve terapi metotları geliştirme konularında çalışıyor. Bizim tahminimizce, %90’ı ABD’de olmak üzere dünya çapında yaklaşık 10.000 neurofeedback uygulayıcısı bulunmaktadır. Muhtemelen Los Angeles bölgesinden sonra en yoğun neurofeedback terapistlerinin bulunduğu yer İsviçre’dir.
Neurofeedback halen tıp çevrelerince tam kabul görmedi ve sağlık sigortaları kapsamında da değildir. Yine de neurofeedback özellikle son yıllarda çok hızlı gelişiyor. Bir tarafta teröpatik hizmetlere ihtiyacın artması (ki toplumun her zamankinden daha fazla “işleyen” beyin gerektiri olması nedeniyle bu hiç şaşırtıcı değil), diğer taraftan ucuz hale gelen yüksek teknolojik olanaklar durumu özetlemektedir. Bugün, neurofeedback donanımlarının maliyeti, hatta tıbbi, cihaz olarak onaylanmış olanlar da dahil, 10.000 AVRO’dan daha ucuz hale gelmiştir. Ayrıca terapistler için çok daha iyi eğitim kursları ve anlaşılır tedavi yöntemleri bugün fazlasıyla bulunmaktadır.